Hindu Metinlerde İnek Sembolü
Bir kutsal metni veya bu metinlerde içerilen kavramları incelemek, öncelikle metnin dil özelliklerini çözümlemeyi zorunlu kılar. Zira metin bize ne anlatacaksa, bunu kendi dili “aracılığı” ile anlatacaktır. Dolayısıyla dilin kendisi aracı ve bize haberi taşıyandır. Kutsal metinler, daima belirli bir kültürün diliyle yazılırlar. İçerdikleri kültürel özellikler onların tarihsel ve coğrafi […]
Eylem ve Günah
Yaydan çıkan ok, ateşlenmiş bir silah… Bu eylemdir. Eylem bir kavramdır. Ve bir kavramı ortaya atıp ona “bu, şudur” gibi bir içerik yüklemek, üstelik bunu kavramın dizgesel bütünselliğine dayandırmadan hatta çıkarsamaya dahi gerek duymadan yapmak hatalı yargılara sürükler. Örneklemek ise daha ziyade edebiyatın işidir. Yine de düşünce her zaman şu […]
Daryush Shayegan’in “Sona Ertelenmişlik” Makalesi Üzerine*
İnsanlık tarihinin en çok bilen öznesi şüphesiz modern dönemde bulunmaktadır. Bu tespiti hem bir kinaye olarak hem de tartışmasız bir gerçek olarak kabul edebiliriz. Bilgiye ulaşmanın bu denli kolay olduğu bir dönem yaşanmadı. Tarihimiz bir bilgiye ulaşmak, bir sırrı çözmek, bir bilene danışmak için yollarda heba olan insanlarla doludur. En […]
Kendiyle Kaim Olmak
Bağımsızlığın Karaktere Dönüşmesi veya Ben Olan Ben Üzerine… Tasavvuf, insanı malik olduğu farklı niteliklere göre, birçok farklı açıdan tanımlar. Beşeriyetinden ayırıp şuurda temellendirir, kemal basamaklarına, manadaki tekâmülüne, tevhidi idrakine, mertebesine, Allah’a olan muhabbetine göre vb. Bir nazarla da “insan” kendiyle kaim olana, kendini kendinde bulana denir. Kendini kendinde bulmak, Hâk […]
Bardak ve Felsefe
Felsefe yapabilmenin birinci şartı öncelikle bir bardağa sahip olmaktır. Çünkü felsefe bu alanda eğitim almamış bir akıl için başlangıçta salt “düşünce olarak düşünce” değildir. Akıl düşünce olarak düşünceye, yani arı düşünceye evrilir. Bu bir yükselmedir ve yükselmenin aracı yöntem geliştirmek veya belirli bir yönteme uymaktır. Akıl, kavrama geçişi önünde hazır […]
Mesih ve Yılanın Birliği Olarak Allah’ın Asâsı
“Ve Musa cevap verip dedi: Fakat işte, bana inanmayacaklar ve sözümü dinlemeyecekler; çünkü: Rab sana görünmedi, diyecekler. Ve Rab ona dedi: Bu senin elindeki nedir? Ve dedi: Değnek. Ve dedi: Onu yere at. Ve onu yere attı ve yılan oldu ve Musa onun önünden kaçtı. Ve Rab Musa’ya dedi: Elini […]
İnsanın Hakkı
İçinde “insanlar”, “toplum”, “halk” terimlerinin kullanıldığı cümleler genellikle, cümleyi kullananın kendi yargılarını, genellemelerini içerir. Ve çoğu zaman bu yargıların ne toplumla ne de halkla bir ilgisi bulunur. Yargı doğrudan kişinin kendi sınırlı dünya algısında temellenir. Sınırlı dünya algısına sahip olmayan yargılar bu gibi genellemelerden kaçınır. Genellemeler, düşüncenin asıl içeriğine tam […]
Ütopya ve Eskatoloji
Ütopya, genel mahiyetiyle gerçekleşmesi mümkün olmayan bir devlet biçimi olarak tanımlanır. Buradaki mümkün olmayan gerçeklik saptaması, nihai gerçekliğine erişememesi anlamındadır. Zira gerçekliğine erişen “tamamlanır” ve tamamlanan ortadan kalkar. Bu nedenle ütopik devlet, mutlaklaşmış bir ideal devletten ziyade, arayışın sürekliliği, edimselliği içinde olası en iyi devlet biçimini oluşturma ya da en […]
Prometheus, İsa ve Sokrates
Özgürlük istemi, insanın kendini bilme ve insan olma yolundaki macerasıdır. Sokrates öncesi Sofistler haklı olarak şunu sorgularlar, insan bildiği bir şeyi, biliyor olduğundan onu arama ihtiyacı duyamaz. Ve bilmediği bir şey ise onun için bir muamma olduğundan neyi arayacağını bilemez. Sofistlerin “bir şey” diyerek genele yaydıkları o “şeye” Tanrı, erdem, […]
Meselin Tahkîki
Hz. Mevlâna’nın Mesnevî’inde zikrettiği bir meselidir…[1] “Bir zaman Rûmî ve Çinli üstatlar arasında meslekî maharetleriyle alâkalı bir münâkaşa hâsıl olmuş ve netîcede mevzu’ pâdişâhın huzûruna intikâl etmiş. Pâdişâh da bu ustaları bir sınava tâbi tutup, davâsında kimin daha mâhir olduğunu görmek istemiş. Pâdişâh’ın emri ile her iki ümmetin usta ressamlarından, […]
Muhkem ve Müteşabih Okuma
“Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer, çoklu anlama gelen bir Kitap halinde indirdi… (O) bununla dilediğini doğru yola iletir. Ama Allah kimi sapıklığında bırakırsa artık ona yol gösteren olmaz.”[1] Kur’an-ı Kerim, âyetlerinin iki farklı biçim altında toplandığını belirtir. Bunlar hükmî yani genel geçer olmayan, doğrudan anlaşılan ve inanırı yorumsuz olarak […]
Umut ve İyimserlik
Bir vesileyle düşündüm: Allah’ın kudret eli bende olsa, onunla dokunduğumu iyi etsem; kalkamayan kalksa, görmeyen görse. Ve Kelimetullah’ın kudreti ile söylesem, açlar doysa, yüzler gülse… Kalbim beni uyardı; Allah Kadirdir, her şeye kudreti yeter… Veliyullah’ın[1] kulağımıza çaldığı bir kelâm-ı kibarı hatırladım; “İcraatımı beğenmiyorsan, çık mülkümden dışarı!”.[2] Öyle ya icraatı beğenmemek […]
Yakub’un Güreşi
Ve Yakub yalnız başına kaldı ve seher sökünceye kadar, bir adam onunla güreşti. Ve onu yenmediğini görünce, uyluğunun başına dokundu ve onunla güreşirken Yakub’un uyluk başı incindi. Ve (adam) dedi: Bırak gideyim, çünkü seher vakti oluyor. Ve (Yakub) dedi: Beni mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona dedi: Adın nedir? Ve […]
Ahlak’ın Temeli Nedir?
Korkutulmuş İnsan Ahlak’ın temellerinin ne olabileceğini düşündüğümde, bu temelin farklı referanslara göre değiştiğini fark ettim. Toplumsal insan için ahlak, aile içi birey için ahlak, toplumdan bağımsız tikel birey bağlamında ahlak, tinsel varlık olarak insan için ahlak… Ahlak, öncelikle ailenin çocuğa öğrettiği yasaklar bütünü olarak vardır. Aile çocuğu yaşama hazırlamak için […]
Estetik Üzerine Derlemeler
Platon: – Güzellik esas olarak ruhlara yerleşmiştir. (Şölen) – Gerçekte her şeyin güzel olmasını sağlayan bir güzellik vardır. (Büyük Hippias) – Her şeyde ölçü ve oran, erdem gibi güzelliği de oluşturur. (Filebos) – Kendinde güzel, ne bir obje ne de herhangi başka bir şeydir, ama kendine özgü niteliğini ileten bir […]
Dil Geleneği Ve Tarih Bilinci
Gadamer dili, tarihsel devamlılığın önemli bir koşulu olarak yorumlar ve bu nedenle dilin bir gelenek olduğu savını ileri sürer[1]. Toplumlar, medeniyetler, uygarlıklar vs. açısından dil bağlamında geleneğinin devamlılığını ve sürekliliğini sağlayacak olan o kültürün bağlı olduğu metinleri anlayabilme yeteneği ve başarısıdır. Dil, tarih bilinci ve uygarlaşma için öncelikli bir dinamiktir. […]
Happening ve Performans
Sanat ne zaman gerçekleşir? İlk sezgi sanatçıya ulaştığında mı? Bu sezgilerin bir eskize dönüşmesinde mi? Tüm eskizleri unutup sanatını icra edeceği araçlarının önüne geçtiğinde mi? Eseri hayata geçirme anında mı? Yoksa eser tamamlandığında mı? Hatta Marksist bir tavırla eserini sergilendiğinde ve izleyici onu kendine ait kıldığında mı? Çünkü bir eserin […]
Daimon’un Karanlığında Sanat
Sokrates, düşüncelerinin esin kaynağı olarak Daimon’a işaret eder[1]. Sokrates’in Daimon’u ilhamın kaynağı, sezgilerin yöneticisi, ezgilerin kaynağıdır. Daimon ile Sokrates bir düşünce sanatçısına dönüşür. Peki, nerededir Sokrates’in Daimon’u? Bizim için hiç bir yerde, Sokrates için her yerde! Bu bir kelime oyunu mu? Felsefenin sakladığı bir ipucu mu? Sokrates için her yerde […]
Rab Korkusu ve Rab Kaygısı
Ve kavmin üzerine Rab korkusu düştü ve bir adammış gibi çıktılar. [1] Hikmetin Kralı Süleyman şöyle der: “Rab korkusu, hikmetin başlangıcıdır.” [2] Kutsal metinler elbette birer felsefe metinleri değillerdir. Ancak okunabilmeleri, içerdiği kavramların en az felsefî bir metinde olduğu kadar hassasiyetle incelenmesini gerektirir. Bu metinler, kendi ilahilik savları göz önünde bulundurulduğunda […]
Dünya’nın Kaygısı…
“Gaybî, kaygudan rehâ buldun, şimdiden sonra Kaygusuz oldun…” [1] Kaygı, en genelde gelecek endişesinin şimdide yarattığı olumsuz, kimi zaman da olumlu sayılabilecek bir etkinin genel adı olarak değerlendirilir. Kaygının kapsamını mânevî bir güç veya ruhsal bir çöküntü olarak sınırlamak, olgunun bütünlüğünü yansıtma konusunda yetersizdir. Örneğin bir vatansever için kaygılı olmak […]
Platon ve Sadr Kavramı
“… rabbişrah lî sadrî”[1] Aristokle[2] veya dâhil olduğu inisiyasyonda kendisine verilen isimle Platon, İslâm dünyasında Eflatun ismiyle bilinir. İslâm dünyasında kendisine neden Eflatun dendiği bir muammadır. Hâkim olan görüşe göre Grekçeden yapılan tercümeler döneminde, Arapçada “p” sessizinin bulunmaması ve yan yana iki sessiz harfin telaffuzundaki güçlük sebebiyle Platon adının İslâmî […]
‘Sınırın Öteki Tarafında’ Hayata Tutunmak: Khaled Abdulaziz ile Söyleşi
Yerlerinden yurtlarından olmuş Suriye halkının ‘sınırın öteki tarafında’ hayata nasıl tutunmaya çalıştıklarına her gün tanık oluyoruz. Ancak hangimiz onların gerçekten neler yaşadıklarını, hayatlarını nasıl idame ettirdiklerini, kendilerine yabancı bir toplumun içinde ne gibi zorluklar yaşadıklarını biliyor? Buzdağının görünen kısmına yakınlaşıp biraz onları tanıyabilmek, anlayabilmek, tanık olabilmek ve biraz da dertleşmek […]
Sevgili Burhan Oğuz Hocamızı Vefatının Yıl Dönümünde Rahmetle Anıyoruz…
Birkaç cümle ile de olsa kendisini vefatının bu yıl dönümünde bir kez daha anmak istedik… Vakıfla ilgili bağlantılar ve yeni çıkarılacak eserleri ile ilgili olarak sık sık kendisiyle görüşme fırsatım olurdu. Bu buluşmalarda kendine özgü ikramları ve misafirperverliğiyle bende eşsiz anılar bıraktı. Şüphesiz bu anılar, en çok yaşayanlar ve kendisini […]
Kültür ve Uygarlık Arasında Sınır
* Kültür ve uygarlık kavramları eski Türkçeden günümüz Türkçesine farklı isimlerle ifade edilmiştir. Alıntılarda asıl metne bağlı kalındığından farklılık dikkat çekecektir. Kültür eski Türkçede ‘hars’ ve yeni Türkçede ‘ekin’ olarak karşılanmakta uygarlık ise ‘medeniyet’ olarak da ifade edilmektedir. Kültür ve uygarlık olguları arasında bir ayrım yapabilmek için öncelikle her iki […]
Astroloji ve Vahdeti Vücûd
“ Bizler astrologlara elzem olmayan şeyler hakkında danışmak için gideriz. Birisi astroloğa gidip ne zaman iş bulacağını danışır. Senin iş durumunla Ay’ın yahut yıldızların bir ilişkisi yoktur. ” – Osho Astroloji, tüm sanıların ötesinde lojik olarak bir bilimin adıdır. Onun kendini dayandırdığı bilimsellik, her ne kadar tümden hurafelere ve boş inançlara itilmeye […]
Yaşayan tarih, Burhan Oğuz’un ardından…
Burhan Oğuz, ardında 20 bin sayfalık dev bir sosyoloji külliyatı bırakmış, bu ülkenin yetiştirdiği en önemli yazarlardan biridir. 20 bin sayfa! Eserleri üst üste koyulduğunda boyum kadar yer tutar; çoğumuzun okuduğundan fazlasını yazmış bir araştırmacı. Burhan Oğuz, 1 Mart 1335’te (1919) İstanbul’da doğdu. İlk ve ortaokulu Collége Sainte Jeanne d’Arc’ta, […]
Muhammedî Din
Dinler, vahye mazhar olan Nebîler için bir inanç unsuru olmaktan ziyade, yaşamsal bir olgu, bir tecelli, yüksek bir idrak, ulvî bir keşif, âli bir deneyimdir. Bu idrak ve şuur kendilerine hariçten ihsan olsa idi, onlar da cemaatleri gibi kendilerine bildirilene itaatle memur olurlardı. Hâlbuki bilinmeyene itaat, gaybe imândan aşağıdır. Nebîyi, […]
Hıristiyan Teolojisini Anlayamamak Üzerine
Basit bir önermeyle de izah edilebilir. Musevîler Hz. Îsâ’nın mesihliğini kabul etmezler. Bunun nedeni açıktır. Onun kendi bekledikleri mesih olmadığını düşünürler. Ayrıca yalnızca kendilerine verildiğine inandıkları kitabın içinde de kendisini bulamazlar. Aynı nedenle Hıristiyanlar da Muhammed’i kabul etmezler. Zira İncil’in kendi içinde tam olduğunu, Îsâ’dan sonra gelip dinlerinde tamam edilecek […]
Tanrı’nın Bağışlaması Üzerine
Levinas’tan gelen bir mektup, bir inceleme yazısı. Daha önceden dikkatimi çekmeyen bir konuda düşünmeme neden oldu. … İnsanın Tanrı’ya karşı olan kabahatleri Kefaret Günüyle bağışlanır; insanın başkasına karşı kabahatleri Kefaret Günüyle bağışlanmaz, meğerki öncelikle o kişinin gönlünü almamış olsun. [1] Kutsal metin anlatımlarında tartışılmaz en yalın olarak bilinen ama anlamı […]
Teolojik Yönüyle Yabancılaşma
Yabancılaşma kavramı (alienation) Batı düşünce tarihine Hegel ve ardından Marx ile eklenmiş olsa da, şüphesiz köklerini Antik Yunan’da bulur. Marksist teori yabancılaşmayı sınıf ve üretimle dolaylı olarak inceler. Zira Marx’a göre bilincin edimsellik kazanması doğrudan çalışmayla ilgilidir. Ona göre, insan öz-varlığını çalışmada bulan bir canlı türdür [1]. Ancak çalışmayla etkinlik […]
Dedem Yusuf…
Kısacık hayatlarımızda, kocaman anılar taşıyoruz… Kendisini ilk defa vakıf toplantısında uzaktan izlemiştim, daha sonra da bir ev sohbetinde yakından tanıma fırsatım oldu. Tarihin içinden çıkıp gelen duruşu beni çok çekmişti. Görmek için göze ihtiyaç olmadığını anladığımda henüz yirmili yaşlarımın başındaydım. Yaklaşmak, beni onun dünyasına sokmaya yetmezdi belli ki. Uzaktan daha […]
Öykücü
Hızır’la Musa’nın efsanevi öyküsü, Kuran-ı Kerim’in en önemli deneyimlerinden birini sunar [1]. Öykü, özet olarak aklın temsilcisi konumundaki Musa’nın, hakikati temsil eden Hızır karakteri karşısındaki durumunu anlatır. Musa, aklın ve toplum düzeninin mimarı ve bu yapı içinde adaletin gereğini sorgulayan moral bir karakterdir. Hızır ise olguların ardında, çoğu zaman akıl […]
Molek
“İlâh Molek’e ateşte kurban edilmek üzere tohumunu vermeyeceksin. Tanrı’nın adına leke getirmeyeceksin. RAB benim.” [1] Yahudi ezoterizmi Kabala, en temel günahın Tanrı’ya eş koşmak olduğu konusunda İslam ile birleşir [2]. Kabala’nın Sefirot diyagramına göre, hayat ağacının zirvesinde bulunan Keter, Tanrı’nın benliğine işaret eder. Keter’e denk gelen Ehyeh (Ben) ismi bu […]
Hermenötik, Tipoloji ve Hüküm
Bir kutsal metni anlamlandırabilmenin yolu, yine ve ancak kendi içinde işaret ettiği anlayış yönteminde saklıdır. Örneğin Tora’daki kronolojik anlatımın ardında, okuyan, kendine ait olanı bulup çıkarmalıdır. Kitaba inanan (mümin) ile onda kendini arayan (talip) için ayrım bu noktada tezahür eder. Bu mânâ itibariyle Tora hermenötik (tevil), İncil tipolojik (tevhîd) ve […]
Geri Dönüp Bakmamak
Araf, en yüksek yerdir ve ancak irfâniyetle kazanılır. [1] Tora, Sodom ve Gomorra’yı yok etmek için inen meleklerin Lut’un yanına gitmeden önce İbrahim’e uğradıklarını anlatır. Melekler burada konaklarlar ve İbrahim onları tüm cömertliği ile ağırlar. Ardından İbrahim’in yanından ayrılıp Sodom’a, günahkâr şehre yönelirler. Midraş’a [2] göre Lut, yaşadığı şehre ulaşan […]
Tora’da Amon Kavramı
“Yapıcı olarak onun yanında idim; Ve her gün onun sevinci idim. Her vakit onun önünde sevinirdim.” [1] Kral Süleyman şöyle der: “Ben anlayışım; kudret benimdir.” [2] Bu ifadenin ardında tanrısal anlayış ve insanî anlayış ayrımı yatmaktadır. Semitik gelenekte Tanrı, zâtı bakımından bir nitelenemezlik taşır. Her niteleme onun bir ismi veya […]
Amitay oğlu Yunus
İbranice Amitay, Emet kelimesinden türetilmiş bir isimdir. Emet, hakikat anlamına gelir. Amitay ise hakikatten veya hakikatin anlamlarını taşır. Amitay oğlu Yunus isminin “Hakikatin oğlu Yunus” mânâsına geldiği düşünülebilir. Yunus’un taşıdığı hakikat, kendini arayan insana öz varlığının rubûbiyetten (Rab) seslenişi gibidir. İnsan, Allah’ın sevgilisidir. Allah’ın bu sevgisi insanın sırrını taşır ve […]
Başlangıçta
“Bereshit Bara Elohim Et HaShamaim ve Et HaEretz” [1] Tora’nın ilk cümlesi Tanrı’nın başlangıçta Gökleri ve Yeri yarattığı bilgisi ile başlar. Düz anlamı bakımından bu bir durum bildirmesidir. Bu bildirime göre Tanrı (Elohim) dolaysızca vardır ve yaratışın ilk eylemi olarak Gökleri ve Yeri var eder. Bir görüşe göre bu edim […]
Fedon’dan Alıntılar / Platon
“Gizli olarak anlatılan bir öyküye göre biz insanlar bir tür hapishanede gibiyiz ve kendimizi özgür bırakmamalı ya da kaçmamalıyız; bu bana anlaşılması güç büyük bir giz gibi görünüyor.” [1] * * * “En bilge insanların dünyadaki en iyi gözlemciler olan tanrılar onları gözlerken hizmetlerini bırakmaya istekli olmaları usa uygun değildir. […]
Platonik Düşünce
“İnsan için gerçek yaşam, felsefi yaşam ya da bilgelik yaşamıdır, çünkü ancak felsefecidir ki gerçek evrensel bilime erişir ve olgusallığın ussal doğasını ayrımsar.” [1] Pitagoras’tan Platon’a geçiş: “Platon niçin Biçimleri Sayılar ile özdeşleştirdi? Biçimleri Sayılar ile özdeşleştirmedeki itkisi gizemsel ve aşkınsal Biçimler dünyasını ussallaştırma ve anlaşılır kılma güdüsü olarak görülebilir. […]
Platon’un Mağara Alegorisi
Uzun girişi, ışığa açılan bir çeşit yeraltı mağarasında yaşayan insanlar halet et. Bu adamların çocukluklarından beri ayaklarından ve boyunlarından prangalanmış olduklarını, bu nedenle hep aynı noktada kaldıklarını, sadece önlerine bakabildiklerini, prangalar yüzünden kafalarını çeviremediklerini düşün. Arkalarında, yüksek bir yerde yanan ateşten çıkan bir ışık olsun, ateşle mahkûmlar arasında uzanan bir […]
Kâbe’nin Sütunları
Gördünüz mü o Lât ve ‘Uzzâ’yı? Ve öteki üçüncü Menat’ı?[1] İslam dini, Kur’an-ı Kerîm’in tebliğinin daha ilk yıllarında iman eden müminleri bir kavim olmaktan kabile olmaya davet etmiştir. Bu davetteki mânâ aşiretlere bağlı ırsî birliktelik oluşturan topluluklar olmaktan, ortak bir kıbleye sahip olan, aşkın bir ilke etrafında toplanan bilinçli bir […]
Yeruşalim
Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek. [1] İşte, sana bir oğul doğacak, o barış adamı olacak; ve ona etrafındaki tüm düşmanlarından rahat vereceğim; onun adı Süleyman olacak ve onun günlerinde İsrail’e selâmet ve sükûn vereceğim.[2] Yeruşalim zahiri haritaların göstermediği, Allah’ın mübarek kıldığı toprağın adıdır. Onu kutsal yapan […]
Sokrates
Sokrates’e göre âlem, akli bir düzene göre kurulmuştur ve orada tesadüfün yeri yoktur. Âlemde her şey, mevcut bir gayeye, her gaye de diğer bir gayeye göredir. Âlemde fail illetler gâi illetlere bağlıdır ve yer ve gök buna göre hazırlanmıştır. Bütün bu gayeler de, toptan, son bir gayeye yönelmiştir. Bu en […]
Yeryüzünün Yüksek Yerleri
İblis İsa’yı yüksek bir dağa götürdü ve ona dünyanın tüm illerini ve onların izzetini gösterdi. Ve İblis ona dedi: Eğer bana secde edersen, bütün bu şeyleri sana veririm. [1] İblis, İsa’yı göğe yükseltir ve onu bir dağın zirvesine koyar. Ve Rabbe olan imanını işte bununla sınar. Denilir ki insanı kendi […]
Pitagoras’ın Sayıları
Tamahkâr olma, zira her şeyde i’tidâl efdâldir. [1] Pitagoras’ın felsefi dizgesi genel olarak ve basitçe aritmetik sayılara ve bu sayıların ihtiva ettiği ilmi sınıflara indirgenir. Ancak Pitagoras’ın düşünce sisteminin özünü nicel sayılar değil, ama sayılar ile simgelenen ilmi bir hiyerarşi oluşturmaktadır. Pitagoras’a göre bilgi ve giderek bilgiyi nesnesi kılan tüm […]
İhtiyar Bilge…
Bilen konuşmaz. Konuşan bilmez.[1] Lao Tzu, ihtiyar bilge. Onu tanımıyorum. Yüzlerce yıl önce yaşadığı için tanımıyor değilim üstelik. Bugün, burada yanı başımda olmasına rağmen tanımıyorum onu. Sözlerini okuyorum, ancak sesini işitmiyorum. Tao’nun sesini işitebilmek için çok sessiz olmam gerektiğini söylüyor. Tao’nun sesi, sessiz bir mekanda değil, dingin bir zihinde duyulur çünkü. […]
Osiris Miti Üzerine
Mısır kozmogonisine göre “zamanın başlangıcından evvel”, mutlak karanlığın ve kaosun tanrısı olan Nun, yaratıcı tanrı Atum Ra’yı[1] var eder. Bundan sonra tanrı Shu (rüzgar) ve tanrıça Tefnut (su) yaratılarak onların iki çocukları olan Geb (yer) ve Nut (gök) hayata geldiler. Geb ve Nut’un birlikteliğinden Osiris, İsis, Seth ve Nepthis adlı […]
AUM (OM Hecesi)
Aum yay, Ben ok, Brahman da hedeftir. [1] Brahman kültünün en yüce mantrası olarak bilinen Aum hecesi, sadece titreşimsel değeri yüksek, meditatif bir kelime değildir. Aum hecesi Upanişadlar’ın da bildirdiğine göre tamamlanmak (ekmeliyet) anlamını da taşımaktadır. Kâmil olan Aum yolunu tamamlayandır. Böylece Aum bir sonuç değil, ama sürecin kendisidir. Bu […]
Karali Kali
Karanlıkta yaşayan, kibirleri içinde kendilerini arif sanan ahmaklar, körlerin kılavuzluk ettiği körler gibi bir ileri bir geri tökezleyerek dolanırlar. [1] Dehşetli karanlık veya kara cahillik, zulmet-i âlâ. İnsanın en derin karanlığı, varoluş serüveninin henüz başındaki, rahimdeki bebeğin gözünde olan karanlık gibi değildir. Çünkü bebek karanlıktan aydınlığa çıkar. Uykudan uyanıklığa veya […]
İdea ve İdeoloji
Felsefi kavramsallık içinde ideal olan, ideanın kendini bütünlemesi olarak ifade bulur. Bu bütünleme edimsel olan ideanın kendi gerçekliğini ereğinde gerçekleştirmesidir. Çünkü idea bir süreçtir. Psikolojik, sosyolojik vs. bilimsel tüm paradigmaların belirleyicisi ve her birinin aklı olan felsefenin bir kavramı olan idea, düşüncenin öz malzemesi olarak arı kavramdır ve kavramın kavranabiliyor […]
Hindu Tanrılar Neden Renklidir?
İbrahimî dinler ile Hindû dinlerin Tanrı anlayışı arasında teolojik ve teozofik bağlar olduğu gibi, farklılıklar da bulunmaktadır. İbrahimî dinler Allah’ın mutlaklığını kabul eder ve insanın ancak Tanrının sûretinde var olabileceği fikrinde birleşirler. Buna göre insan Allah’ın Kadîr, Hâkîm, Basîr vs. isimleriyle özdeşleşemez. Zira Kadîr olan Allah’tır [1] ve o Hakîm’dir […]
Nuh’un Gemisi
“Ve Nuh Allah’ın kendisine emrettiği her şeye göre yaptı.” [1] Tora’nın ifadelerine göre Tanrı, Nuh zamanında insanların itaatsizliklerine kızması nedeniyle yeryüzüne bir tufan indireceğini söyler. Bunun için kendi döneminin kâmil bir zâtı olan Nuh’u, bu kararını kavmine tebliğ etmesi konusunda görevlendirir. Zira tufan geldiğinde yeryüzünde yaşayan hiçbir can kalmayacaktır. Ancak […]
Sam’ın Çadırında Oturan Yafet…
Kendi döneminin kâmili Hz. Nuh’un üç oğlu olur. Bu oğulları Tora’da Sam, Ham ve Yafet isimleriyle zikredilirler [1]. Tora’nın ifadesinden, büyük tufan ile ortadan kalkan beşerî nüfusun, Nuh’un bu üç oğlu ile yeniden çoğaldığı ve “dünyayı” doldurduğu anlaşılır. Dolayısıyla bunlar; Âdemî zürriyetten gelen Nuh’un bu üç oğlu, milletlerin babaları olarak […]